7 Ağustos 2011 Pazar

Zengin Olmak Güzeldir...


Sabah olduğunda diğer kızlarla beraber giyinmek iğrençti. Yatakhanenin dışında bizi iki arkadaşıyla bekleyen Tilda'yı gördük. Kahverengi saçları omuzuna kadar lülelenmişti ve şık bir taçla süslendirilmişti. Hafif bir makyaj yapmıştı ve okul kıyafeti bizimkiyle aynı olsa bile daha kaliteliydi. Bahçeye doğru yürüdük. Hizmetlinin önünde durdu.
-"Hi Silvia..!"dedi selam vererek Tilda.
-"Good morning miss Parkens.."diye karşılık verdi asık bir suratla. Ne kadar iyi bir kızdı. Hizmetlilerle konuuyordu ve zengindi.

Dersler sıradan bir şekilde akıp gitti. Günün sonunda Tilda bizi o büyük arabasının beyazıyla aldı. Şoförü de çok asık suratlıydı. Kocaman limuzinde çok da rahat değildik. Evlerine gitmek için okuldan izin almıştık. Okul ise hemen vermişti. Tilda'nın babası okula o kadar çok bağış yapıyormuş ki okul onun sayılırmış. Evlerinin bahçesi çok ama çok büyüktü. Bir sürü bahçıvan vardı. Büyük malikanenin kapıları açıldı. Evin ortasında kocaman bir heykel vardı. Ve fazla fazla büyüktü. Hiçbir filmde bu kadar büyük görmemiştim.
-"OMG..! İt's Victorian House.."dedi Samara. Ve bahçeyi, ahırları, havuzları, helikopter pistini, tenis kortunu gezik. Hayran kalmıştık. Büyük bir günün sonunda şoförleri bizi okula bıraktı. Samara'yla tartışıp durduk. Onunla küsmekten nefret ediyordum. Neden Tilda'dan hoşlanmadığını anlıyamıyordum. Samara fazla kıskançtı..! Ve bu bazen canımı fazla sıkıyordu. Uyumak en iyisi..! Justin ne halde olduğumu görmüyorsun.! Kimlesin şu anda..? Başkası mı yoksa..?!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder